8 Ekim 2015 Perşembe

gecenin müziği: NORMA: casta diva


 



Bu gece lacivert değil bu gece siyah ta değil; gri çökmüş denizin üstüne.. Neden bilmem  karşımda inatla parlamaya devam eden bütün ışıklarına rağmen tüm heybetiyle gri tınlıyor denizin sessizliği bile. Lacivert gecelerin  hınzır heyecanlarından ,siyah gecelerin ise meraklı yalnızlığından ve bilinmezlere gebe dişil hislerinden uzak ,ortada kalmış duygularla bitmeye mahkum gecelerden biri daha ; sadece Gri işte... Neden öyleyse gecenin müziği  aşkı için çocuklarından bile vazgeçmeye hazır ve yaşadığı ihanete rağmen sevdiği adamla ölüme yürüyen NORMA nın muhteşem şarkısı CASTA DİVA olsun ki.. Kesinlikle doğrudur , olmalıdır ki Aksine böyle anların dürtülmeye ihtiyacı yok mudur? O ittiriş yoksa gri olarak kalmaya mahkum değil midir gece? Bu yüzden Vincenzo Bellini'nin norma operasından muhteşem bir arya olan ve ay tanrıçasına yakarışı anlatan Casta Diva tam da geceye yaraşır bir şekilde dökülür Callas'ın dudaklarından.. dua ederkenki masumiyeti değildir devinimi yaratacak olan aksine o sadece gecenin bir yüzüdür belki de,aslolan tutkusu,ihaneti ve kıskançlığı ile kendini ateşe atan kadının içinden fışkıran cesaretidir griyi siyaha çeviren..

Bu kez gerçekten "yeniden"..

Buraya en son " yeniden " demem ile şimdiki zaman arasında bir yılı aşkın bir zaman oluşmuş ve miş'li geçmiş ile yazıyor olmama inat gayet te farkındayım bu zaman aralığının. Ama çok geçerli bir nedeni var ki binbir türlü sıkıntı, sorun girdi roxanne'in kıpkırmızı zannetiği hayatına.. Sadece ufak tefek depresyonlar diyip geçiştirdiğim herşey gümm!! Diye büyük bir sağlık problemi ile oturdu hayatın merkezine..  bir yıldır ağır kortizon tedavileri ve zorlu hastane süreçleri ile tamir etmeye çalışılıyor bağışıklık sistemim ve yavaş yavaş farkediyorum ki çıkış yollarını yanlış noktalarda aradığımız ve çözüm zannettiklerimiz daha şiddetli öfkelerle, hırslarla kocaman çözümsüzlükler halini almış durumda.." Bu kadar terslik bir araya gelemez " diyor kimisi , kimisi " gene n'oldu'" diye soruyor bıyık altından güldüğünün farkedilmediğini  sanarak. En son , ilaçların etkisi ile zayıflayan ayak bileği eklemim burkulduğunda ise bir dangalak ta " bunu da yaptın ya kendine!!!!! " demişti ve o an bir kez daha anladım ki gerizekalılığın bir sınırı yok!!! Ama bir yandan Kendim de fecii sıkıldım  tabiii başıma binbir türlü hal gelmesinden ve gündemi bu şekilde meşgul(!) ediyor olmaktan!!  Başka her  türlü  gündem olmaya alışkın bir roxanne için çok ta yenir yutulur değil bu olanlar:)

Hastalıklar geçti mi gitti mi bilemiyorum, hayatın  bundan sonraki zorluğunu düşünüp korkmak daha da hasta ediyor ne yazık ki, korkunç bir kısır döngü..
Bir an önce kırmızılara bürünüp roxanne turkusuyla hayata yeniden başlamayı ne çok istiyorum ve arzu duyuyorum tüm bunları yaşarken.. Tutkuları alınmış, hayal kuramayan roxanne 'in bitkiden bir farkı yok ki!!  Yaşamalı, tutunmalı aşklara ya da aşk ihtimallerine, yüksek topuklularıyla ezmeli önüne çıkanları ! Tam bir ' famme fatale' ruh hali anlaşılan ama bu ruh halindeki ihtitras, pijamaları üzerinden çıkamayan , saçları ilmek ilmek dökülen, günden güne çirkinleşen, şişmanlayan bir kadın bedenine fazlaydı tabiki.. Bu şekliyle "cazibe hanım'ın gündüz düşleri" kadar kandırmacaydı. Bir çıkış noktası olmalıydı ya da olmalıydı tabiii canım öbür yolu ötanazi hakkı istemeye kadar giderdi yoksa!! Hergün yeniden varolmaya çalışıp  akabinde yeni bir engelle karşılaşmak ve  yok olma arzusuna düşmek son derece şizoid bir hale getirmişti bile ruh halimi.. Tablo ağırdı hakikatten de psikiyatrın deyimiyle.. İlaç kullanılamıyor çünkü vücudumun ilaca vereceği tepkiyi bilemiyordu doktorlar, psikiyatrik ilaçlar olmadan altından kalkmaya çalışmak başka bir zorluk, ki belki de yeniden bulaşmamış olmak  ise şans! Bilmiyoruz ki henüz tabiii, çıkış bileti nerde ? Hiçbir fikir yok..


Veeeee an be an değişen bu ruh durumum ister karanlık ,ister hastalıklı, ister bunalımlı, ister arzulu, ister tutkulu, ister histerik , isterse de kibirli tanımlanabilir ve aynen de böyle hissettirebilirken ben gene de tekrar yazmaya karar verdim karanlıkta kalmamış hatta fazla aydınlıktaki tüm bilinmezlerimizi ...

Roxanne ... -Ya da adı her ne olacaksa sonunda, zaman fısıldıyacak ona yakışanını- !i anlatmak istiyorum...Dinleyeni kim, anlayanı kim olacak ,meçhul! Bazen karmakarışık bazen de fabrika kızı kadar yalın cümlelerle dile geliyor .. Hangisi gerçek? Diye sormuştu başka bir dangalak zamanında.. Hiçbiri salak! Hiçbiri ama belki de hepsi! Tek bir ruh barındıracak kadar acizse bedenin bu da senin acın olmalıydı.. Diyememiştim tabiiii:)) anlatalım bakalım, belki de iyi gelir hepimize, gülümseriz ve belki de bir güzel orman oluverir anılarımız...

24 Kasım 2014 Pazartesi

Yine, yeniden sadece Roxanne

Uzun zaman oldu roxanne in düşlerinden bahsetmeyeli.. Zamanin icinde kaybolup giden roxanne  artik geri dönüyor bundan sonra buradayim; düslerimle, hayal ettiklerimle, yasaminin gercekleriyle yeniden var ediyorum roxanne'i.. Koyu kirmizi kadin roxanne'i..